" Sabaha kadar uyumadım, O’ nun için çalıştım. Sabah tam istediği saatte istediği raporu teslim ettim O’ na. Teşekkür edeceği yerde; orası öyleymiş, burası böyleymiş, iki sayfa yerine tek sayfada özetleseymişim, vs bir sürü de eleştiri . . .
Üstelik sonradan fark ettim ki ekipten bir tek ben raporumu istediği saatte hazır etmişim. Diğerleri o gün içinde geç bir saatte, katılacağı toplantıdan sonra teslim ettiler raporlarını. Kendimi çok kötü hissettim. Haksızlık bu ve beni üzüyor! "
O günkü görüşmemize getirdiği konusuydu bu. Üzgündü. Kendisine haksızlık yapıldığını düşündüğü olayı sindirememişti. Bu da O' na gergin ve kızgın bir hal veriyordu. Yöneticisine de kırgındı.
Önce 'duyguda
uyumlandık' ve bir süre kaldık. Anlatmak, paylaşmak rahatlatmıştı. Anlaşılmak
da iyi gelmişti. 'Kontratı'mızı yapıp görüşmeye başladık: Bu tip durumlarda ne
yapması gerektiği ile ilgili bir fikir, ipucu, çıkış yolu arıyordu.
'Kimya
Görüşmesi' sonrası birlikte 'Yönetici Koçluğu' sürecini yürütme kararı aldıktan
sonraki ilk görüşmemizde 'Kişisel Farkındalık: Değerler ve Güçlü Yönler'
konusunu çalışmıştık. Kendisine ait 'Değerler Seti'ni ve 'Güçlü Yönler
Listesi'ni hazırlamıştı. Bunların ne anlama geldiğini ve yaşayacağı durumlarda
bunlardan yararlanarak nasıl bir çözüm üretebileceğini biliyordu. İhtiyaç
duyduğu sadece birinin O' na eşlik etmesiydi. Bu da benim görevimdi.
Öncelikle yaşadığı bu durumla hangi değerlerini nasıl ilişkilendirebileceğimize baktık
beraber:
· Raporu hazırlamıştı çünkü 'Başarı Odaklı' idi. O çalışmayı yaparak duyacağı haz
önemliydi.
· Rapor üzerinde uzun saatler boyunca, uykusuzluğu göze alarak çalışmıştı çünkü
‘Mükemmeliyetçi’ idi. Raporu hızlıca bitirse de uyuyamazdı ki zaten.
· Raporu sabah tam vaktinde teslim etti çünkü ‘Kuralcı’ idi. Yöneticisi o saate
istemişti raporu ve bu artık O’ nun için bir kuraldı. Kurallara riayet etmediği
zaman da kendisini huzursuz hissediyordu.
· Diğer ekip üyelerinin raporlarını teslim etmemeleri O’ nu rahatsız etmişti çünkü
‘Adalet’ O’ nun için önemli idi. Ya onlar da teslim etseydi ya da kendisinden
de o saatte istenmeseydi rapor.
Durumu bu şekilde analiz edince netlik oluştu, karmaşa ortadan kalktı. Rahatladı. Bu
rahatlık oturuşuna, vücut duruşuna, nefes alıp verişine, konuşma hızına ve
vurgularına kadar tümüyle görülebiliyordu. Bu durumu hemen ‘Yansıttım’ O’ na.
Rahatlama ile ilgili ‘Farkındalığı’ arttı. Hoşuna gitti. Şimdi ‘Duygu’
boyutundan tekrar ‘Düşünce’ boyutuna gelebilmişti.
Artık gereken; duruma farklı bir bakış açısı ile yeni bir anlam yüklemekti. Bu yeni anlamın yaratacağı duygu
da farklı olacaktı.
Yaşadıklarını bir kez de şöyle tarif ettik: O gece ‘Değerleri’ için çalışmıştı. Değerlerini
beslemişti. Evet uykusuz kalmıştı ama değerleri uğrunda bir şey yapmasaydı da
zaten uykusuz kalacaktı çünkü huzursuz olacaktı. Bir anda; İş, Yönetici ve
Rapor çıktı senaryodan ve esas başrol oyuncuları giriverdi: Hayatı, Kendisi ve
Değerleri. Bu tarifi kabullendi, benimsedi.
Peki; bir
teşekkür dahi edilmemesi ne olacaktı? Hemen ‘Değerler’ setine göz attık tekrar.
Takdir, tanıma, teşekkür, vb değerler setinde ya hiç yoktu ya da çok alt
sıralardaydı; ‘Öncelikleri’ arasında değildi. Peki şimdi bu değerlerini
‘parlatmak’ mı istiyordu acaba? Şöyle bir yokladı kendini; hayır, öyle bir
istek ya da ihtiyaç duymuyordu.
O halde bu nokta küçük ve önemsiz bir detaydı
O’ nun için bu yaşananlar içerisinde. Bir anda onlar da düştü gündemden.
Peki; yaşanan adaletsizlik ne olacaktı? Öyle adalet, öncelikli bir değer idi O’ nun için!
Birlikte bu kez de önem sıralamasına baktık. Şayet adalet en üstte ya da
diğerlerinden önce ise bu durumda adaleti sağlamak için bir dahaki sefere
kimsenin hazırlık yapmadığı yerde O da çalışmayacak ya da çalışmasını
sunmayacaktı. Bu seçenek sinmedi içine; O ne olursa olsun çalışır, hazırlanır
ve sunardı. Bu durumda da başkaları ile kıyaslama yaparak kendisinde
adaletsizlik ve haksızlık duygusu yaratmama kararı aldı. Adalet değerini başka
şekilde de besleyebilirdi. Süremiz dolmuştu.
‘Görüşme Kontratı’mızı tekrar hatırladık. Geldiğimizi noktayı kontrat ile kıyasladığında durumdan hoşnuttu. Bir dahaki sefere nasıl düşünüp ne şekilde davranacağını tespit etmişti.
Ben de O’ nun bu keşfine hem eşlik hem de şahitlik etmiştim. O’ na şükran borçluyum bana da u öğrenme fırsatını verdiği için . . .
Comments